Uzun zamandır ara verdiğim okuma sürecine bu ay kararlı olarak tekrar başlamaya karar verdim. Bitirdiğim kitapları da ileride hatırlamak adına burada paylaşmaya karar verdim. Bu paylaşımlara da ilk olarak(aslında ikinci kitabı ilk olarak paylaşacağım :)) Mustafa Kutlu‘nun Uzun hikaye adlı kitabından yapacağım. Osman Sınav tarafından yönetilen aynı adlı filmi aslında daha önceden izledim. Filmi izlediğimde…
Tiyatro benim için dinamiklik göstergesidir. Oyun bir kere yazılır. Oyuncular, yönetmen, dekor, kurgu ve sahne sürekli değiş(ebil)ir. Değişmeyen tek şey belkide yazar ve repliklerdir. Bu nedenledir ki her oyuna, bilet almadan hemen öncesinden ve oyunun başlayacağı ana kadar, oyuncuların performansı hep soru işareti olarak kalır. Performans ile doğru orantılı olarak da oyunun cazibesi etkilenir. Bu oyunun merakı daha…
Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okur: “Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor ne de bakım yapılırken…
Kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş. Pencerenin önüne konmuş, bütün cesaretini toplamış, röleli tüylerini kabartmış, güzel durduğuna ikna olduktan sonra küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş. Tık…..Tık…… Tık…. Adam cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle uğraşıyormuş. Biraz meşgulmüş! Kimmiş onu işinden alıkoyan? Minik bir kırlangıç! Heyecanlı kırlangıç, telaşını bastırmaya çalışarak, deriiin bir nefes almış şirin gagasını…
“Öğrenmesi gerekli, biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını… Fakat şunu da öğret ona; her alçağa karşılık bir kahraman, her bencil polikacıya karşılık kendini adamış bir lider vardır.” “Her düşmana karşılık bir de dost olduğunu da öğret ona! Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen ona, kazanılan bir doların, bulunan beşinden daha değerli olduğunu öğret… Kaybetmeyi…
Genç adam yöresindeki bilge ve yaşlı kişiler hakkında sağda solda atıp tutuyordu.Bir gün Dhu Nun ona küçük bir ders vermek istedi ve genç adamı yanına çağırarak parmağındaki yüzüğü ellerine tutuşturdu ve ; -Şimdi pazara git ve bu yüzüğü 1 dolara sat,dedi. Genç adam yüzüğü satmak için pazara gitti fakat kimse yüzüğe 10 cent ten…
Dert etme can!.. Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan… …Ne mutlu sana!.. Elinde olmayanları söyleme bana… Elinde olanlardan bahset can!… Üzülme!.. Geceler hep kimsesiz mi geçecek?.. Gidenler dönmeyecek mi?.. Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede.. Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış… Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta… Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir…
” Bana Bir şeyi sevme hakkı vermediler bende incir reçelini sevdim.” İncir Reçeli İzlerken tüm yorgunluğunuzu,baş ağrınızı sizden alıp götürebilecek bir film.Film içeriği hakkında bilgi vermeyeceğim.Benim gibi filmin çıkmasının ardından bir buçuk ay geçmesine rağmen hala izlemeyenler vardır diye 🙂 Bazı filmler detaylarıyla bile kalitesini göstermekte.Filmin içinde geçen küçük ayrıntılar filmin başka bir karesinde çok…